Friday, August 27, 2010

KOSMOS & BAL

En sevdiğim kardeşimin tesadüfen iki film postunu buldum. Konuk yazar diye yazılarını alıyorum izniyle ya da izinsiz. Uzun zamandır bekliyordum kendisinden iki üç karalama ama o vermeden ben bulmuş oldum:)çok da güzel oldu, sayesinde iki güzel sanat filmi tanımış oldum.
Blog yazmaya devam eder mi bilmiyorum ama ben kendilerinden film yorumları dinlemek isterim en azından daha bilinçli bu konuda.




KOSMOS

Reha Erdem 8. filmi "Kosmos" ile karşımıza çıkıyor. İsimlerini sıkça duymadığımız ama oyunculukları karşısında saygı duyduğumuz iki insan başrolleri paylaşıyor; Sermet Yeşil, Türkü Turan. 46th uluslararası altın portakal filmi festivali en iyi film ödülünü Bornova Bornova ile paylaşan, uluslarası prömiyeri 60. Berlin Film Festivali'nde yapan görülmeye değer film.

Zorlayıcı bir film. Dikkatinizin tam olduğunu düşündüğünüz bir zamanda gitmenizi tavsiye ederim. Sinemaya gidip biraz kafa dağıtırım diye düşünürek gidilecek filmlerin arasında gelmiyor maalesef.

Aşk, çaresizlik, hırsızlık, mucizeler gibi hep izleme fırsatı bulduğumuz konuları içinde bulabileceğimiz ama izleme fırsatı bulamayacağımız şekilde kurgulanmış ilginç bir film.

yorumlarınızı beklerim.

8/10





BAL

"Yusuf Üçlemesi"nin 3. filmi.

Mükemmel bir film. Bulunduğunuz yeri, yapdığınız işi bırakıp köye, dağlara gitmeye zorlayacak kadar güzel bir doğayla karşı karşıya birakıyor film.

7. yaşında bir çocuğun oyunculuğu karşısında çaresiz kalıyorsunuz.

Üçlemenin en iyisi diyebilirim.

Film, 60. Berlin Film Festivalinde altın ayı kazanıyor, ve gerçekten de hak ediyor.

Semih Kaplanoğlu:

"Yusuf Üçlemesi" fikri çok eskiden yazdığım bir senaryoyu yeniden ele aldığım bir sırada oluştu.Bu senaryo aslında üniversite çağındaki Yusuf'u anlatan Süt'ün hikayesiydi. Yusuf karakterini ayrıntılandırırken bu genç adamın bir yetişkin olarak geleceği (Yumurta) ve küçük bir çocuk olarak geçmişi (Yumurta) ve küçük bir çocuk olarak geçmişi (Bal) üzerine düşünmeye başladım..."

10/10

SEREBELLUM(BEYİNCİK)

Kafanın arka kısmında, beyin kökünün arkasındakı kısma verilen addır.Kalın sinir demetleri ile beyin köküne bağlıdır.Serebellum esas olarak postur(duruş) ve dengenin sağlanmasından sorumludur.Hastalıklarında kabasarsak duruş,koordine olmayan vücut hareketleri, konuşmada bozukluk görülür.

Tuesday, August 24, 2010

YA BU DEVEYİ GÜDERSİN YA BU DİYARDAN GİDERSİN

Uzun zaman sonra zaping yapıyorum. Tesadüfen bir haber kanalında tartışma vardı. (Mutlaka her gün vardır. Tartışmasız gün mü var?) Fazıl Say ve arabesk müzik hakkında program yapılıyor. Her kafadan bir ses çıkmasının anlamı yok ben de burada uzman olarak ahkam kesmeyeceğim. Bırakalım akademisyenler tartışsın. Bildiğim bir konu var müzik de mühendislik gibi doktorluk gibi eğitim alınması gereken bir uzmanlık alanı. Nasıl uçak mühendisi ya da makine mühendisi olmadan bir uçağın nasıl uçtuğu hakkında en ufak bir fikrimiz bile yoksa müzik konusunda da her önüne gelen bilmişlik taslamamalı. Ya da uzman doktor olmadan organ naklinin nasıl yapıldığıyla ilgili yorum yapamazsanız.

Dün ki programda arabesk müzik icra eden ve Fazıl Say’a sürekli karşı çıkan tanımadığım bir köşe yazarı vardı. Astılar kestiler. Son nokta olarak (herkes aynı fikirde) %90dan fazla bu ülkede arabesk müzik dinleniyor mu? Evet halk dinlemek istiyorsa doğru yapıyordur.

Çoğunluk arabesk müzik dinliyorsa doğru yapıyordur genellemesini ben anlayamadım. Bu halk kitap okumuyor. Kitap okumuyorsa tercihtir doğru yapıyorlardır gibi saçma sapan bir teori olamaz. Bu ülke de çoğunluk kitap okumuyorsa bu doğru değildir. Psikologlar, akademisyenler, sosyologlar, analistler tarafından bu konu incelenmeli ekonomik-sosyolojik olarak araştırmalar yapılmalı ve öneriler sunulması gereklidir. Bu ülkede çoğu kadın şiddette maruz kalıyor, çoğunluk kalıyorsa kocanın tercihidir döver de sever de diyemezsiniz. Bu yanlıştır. İki artı iki dört eder nasıl tartışamazsak bu konuyu da tartışamayız. Gençler uyuşturucu kullanıyor tercihi kendileri yapmaları lazım diyemeyiz bilimsel olarak kanıtlanmış sorunlar yaratır. Tercihlerine bırakamayız.

Arabesk müzik akademisyenler tartışsın bir halkı nereye götürüyor, uluslar arası platformda temsil yetkisi var mıdır? Kalite nedir gibi tartışılmalıdır. Haber programındaki gibi halk tercih ediyor doğrudur demek yanlıştır. Bu ülke çoğu şeyi kaçırıyor, batının gerisinde kalıyoruz. Her şeyin en iyisini hak ediyoruz en kalitesini. Okumayı hak ediyoruz, iyi müzik dinlemeyi bizler hak ediyoruz. Ben mühendis olarak en iyisi en kalitelisini didiklerken bence müzikte de en iyisini en kalitelisini bize sunmalılar.

Monday, August 23, 2010

EAT PEAS WITH THE KING AND CHERRIES WITH THE BEGGAR

Haftasonu hayat şartları bizi İstinye parka sürükledi. Ankara’dan çok sevgili yengeç burcunun bütün özelliklerini taşıyan arkadaşım geldi. Kendileri bu postun sahibidir:) (arkadaşımı ve İstinye Park cümlelerini arka arkaya kullanma nedenimi biraz olsun anlamışsınızdır)
Önceden de dediğim gibi alışveriş merkezlerini hiç sevmiyorum. Başbakan olsam ilk olarak AVM yapımını durduracağım. Bizim gibi gençlerin (gençlik tartışılabilecek ve bazen de göreceli bir konu) Avrupa’daki gibi geniş alanlara, parklara ihtiyacı var avm gibi kapalı saçma sapan binalara değil.

Neyse ben sınıfımı ve katımı orada da buldum. Nereye ait olduğumun bilincindeyim. Pazarımı keşfettim. Güzel bir yemek yedik Karidesli Brokoli Graten, geçekten çok lezzetliydi. Yine de aklımda bezelye graten kaldı. İki gündür zaman zaman aklıma bezelye graten geliyor. Bugün mutfak alışverişini yapıp kendime acilen Bezelye Graten yapmam lazım yoksa bir yerlerim şişecek.




Ayrıca annemin ricası üzerine bol üzüm koyabileceğim limonlu ya da havuçlu kek yapacağım. Anneciğim ankaradan kekin tadına bakamayacak ama bana o kadar kek yapabilmem için mutfak zımbırtıları aldı bu yüzdendir ki kek yapmamı rica ediyor. Kendimi galiba bugün mutfağa kapatacağım. Gelmek isteyen? Yardım etmek ya da yaptıklarımı yemek isteyen.

Bunu dışında Cuma akşamı en sevdiğim kardeşime yemeğe gittim. Tam evcilik oynuyoruz:) Zeytinyağlı taze fasulye, barbunya ve ıspanak yemeği. Yeme de yanında yat. Keşke sofranın fotoğrafını çekseydim. Annemin gözleri dolmuştur.

Pazar günü Rumeli Hisarı’nda kahvaltı yaptıktan sonra kahve için Kuruçeşme’ye kadar yürüdük ve daha sonra Rumeli Hisarı’na yürüyerek geri döndük. Bunu gerçekten yaptık ve çok zevkliydi. Bazı sevgili arkadaşlarım inanmadı ve inandıktan sonra “iyi ki de yokmuşum” gibi tepkiler verdi ama bu yürüyüş sayesinde İstanbul’da yaşadığımı hissettim. Gerçekten güzeldi.

Thursday, August 19, 2010

KATE v.s. SIENNA

Öyle bir tatil planlamak istiyorum ki bir yerden bir yere giderek hem dinlenerek hem gezerek. Hem kendime dönerek hem de insanlarını tanıyarak. Mükemmel yemekler yiyerek ama hiç bir zaman doymayarak. Hem denizden çıkmayarak hem de dağ bayır çayır manzarasını izleyerek. Hem tarihini okuyup öğrenerek, öğrenirken de o tarihi binaların arasında yolumu kaybederek. Sevdiğim insanlarla durmadan muhabbet ederek hem gülmesine hem de efkarlanamasına. Durmadan yollara düşerek. Hem kendim hem de sevdiğim üç beş insanı yanıma almak istiyorum. Ben istemeye devam ediyorum...

Wednesday, August 18, 2010

KONJUKTİVİT

Gözün akut iltihabıdır.Nedenleri,virus,bakteri ve alerjiye bağlı olabilir,bulguları ,gözde kızarıklık,sulanma, ışıktan rahatsız olma,batma, çapaklanma,görmede azalmadır.Korunmak için ,eller sık yıkanmalı,göz ile temas ettirilmemeli,bayanlar için kaliteli makyaj malzemesi kullanılmalı, ortak havlu kullanımından kaçınılmalıdır,tedavisinde,antibiyotikli damla,merhem,alerjik kökenli olanlarda ise antihistaminik ve kortizonlu ilaçlar kullanılır,soğuk suya batırılmış pamuk ile göz üzerine kompres faydalıdır.

A BEAUTIFUL LIFE


i know someday you'll have a beautiful life, i know you'll be a sun in somebody else's sky, but why can't it be mine.

Monday, August 16, 2010

AN EVENT THAT IS A BEGINNING

Sen anlatıyorsun o anlatıyor biri bodrum diyor diğeri çeşme bazen bodrum çeşme diye iç çekiliyor. Eğğ yeter artık bende alıp başımı gidiyorum diyorum, bir bodrum bi çeşme sonra hem çeşme hem bodrum. Karar verdiğim her şeyi yapabiliyor olsaydım şu anda buralarda olmazdım. Dünyanın en güzel yerlerinde en güzel insanlarla oturuyor olurdum. Sonradan çalıştığımı yani çok az tatil günüm ve sınırlı param olduğunu hatırladım. Bu ikisi sınırsız olsa desem imkansızı istemiş mi olurum? Denizi çok seviyorum (hafta sonu Marmara denizinde yüzüyordum sen düşün ne kadar sevdiğimi) ama yine de alıp başımı yurt dışına giderdim bodrum ya da çeşme için hazırladığım zaman ve parayla.

Yollayın isteyenleri istedikleri yerlere!

Ne demek istediğimi bu reklam daha iyi anlatıyor!!!

Oluru Yok!

Hangi kılığa girerse girsin oluru yok bu kadının...

AKUT PANKREATİT

Pankreasın akut iltihaplı hastalığıdır,sık karşılaştığımız nedenler,alkol kullanımı,safra taşı,viral enfeksiyon ve künt travmadır.Belirtileri,ani başlayan karın ağrısı,kusma,göbek çevresinde morluk,ilerleyen durumlarda şok ve böbrek yetmezliği gibidir,tedavisinde hastanın oral alımı kesilir,sıvı tedavisi ve aneljezik başlanır,etken saptanırsa(taş gibi) ona yönelik girişim yapılır

Wednesday, August 11, 2010

Cumartesi Günü Fiilen Çalışmıyorum


Yasalara göre Cuma izinli olursam Cumartesi de çalışmıyor sayılıyormuşum ve iki gün iznimden siliniyormuş. Ben zaten Cumartesi çalışmıyorum ki cumadan izin alınca iki günüm gitsin. Ne kadar saçma bir uygulama.
Pazartesi izinli olunca sorun yok. Zaten çalışma hayatımda en kıymetli hakkım izinlerim onlarında Cumartesi yok sayılmayı kabul etmek istemiyorum.

Bu Cuma izin isteyecektim ama düşünüp duruyorum bir gün alarak iki günüm gidecek diye. Tasarruflu ve tutumluyum yapacak bir şey yok, ruhumda var.

Bu da bilginize: "SON GÜNÜ CUMA GÜNÜNE DENK GELEN GENEL TATİL GÜNÜNÜ TAKİP EDEN CUMARTESİ GÜNÜ GENEL TATİL KABUL EDİLMEZ "

Friday, August 6, 2010

When I google I only get depressed

Güne güzel başlamak için çok neden bulabilirim. Bunları tek tek sayarak, uygulayarak, test ederek görebiliriz.
Güne gülümseyerek başlamamın bir nedeni bu sabah gerçekleşti. Banu Güven’e benzediğim yorumunu aldım. Evet, tepkim.... “kim???...??...!!!” televizyon izlememenin zararları(!)

Ntv haber spikeriymiş ve ekşi sözlükte 87 sayfalık yorumu var. Böyle birine benzetilmek çok hoşuma gitti.


Küçücük bir neden ama mutlu olabildim. Haber programını izlemek yerine bulduğum gitarıyla bir kanalda söylediği şarkıyı dinlemeyi tercih ettim.


Arkasından hızımı alamadım ve Eliza Doolittle “Pack up” şarkısını dinlemeye başladım.

".....
Pack up your troubles in you old kit bag
And bury them beneath the sea
I don’t care what the people may say
What the people may say about me
Pack up your troubles get your old grin back
Don’t worry ’bout the cavalry
I don’t care what the whisperers say
Cos’ they whisper too loud for me.
...."

Tuesday, August 3, 2010

Saçımın Uzun Halini Özledim

Çok şey özlüyorum ama özlediklerim arasındaki en önemsizi şaçlarımın uzun hali...