Wednesday, May 26, 2010

Soraya'yı Taşlamak-The Stoning of Soraya M. (2008)

Soraya'yı Taşlamak, Fransız asıllı İranlı gazeteci Freidoune SAHEBJAM'ın 1994 yılında yayınlanan aynı isimdeki romanından sinemaya uyarlanan 2008 yapımı Farsça bir film.

Filmin içindeydim Zahrayla birlikte çığlık atıyor dua ediyordum. Sonunu bilmeme rağmen sürekli Soraya için dua ettim. Onunla birlikte ağladım. Bir şeyler yapmak istedim ama yapamıyordum elim ayağım bağlanmış gibiydi. O kadar çok ağladım ki sadece filmde gördüklerimin tamamen gerçek olması dışında recm denilen saçma sapan bir cezanın zamanında uygulanmasına da ağladım.

Eve gittiğimde başım o kadar çok ağrıyordu ki yastığa koyamadım. Sanki Soraya atılan taşlardan bir tane de bana gelmişti. Ağrı kesicilerle uyuyabildim.

Kısa bir not, Recm edilen Soraya’nın halası rolünde ise Oscar’a aday gösterilen İran’ın ilk ve tek kadın oyuncusu Shohreh Aghdashloo yer alıyor.

Gala- Sex and The City 2



Tuesday, May 25, 2010

RoadTrip Anıları

Zagreb’de başlayan gezimiz bazı aksaklıklara rağmen mükemmel geçti. Aksaklıkları gezi fotoğrafları ile anlatıyor olacağım çünkü şuanda söylesem inanmazsınız. Hırvatistan’ı Zagreb başlayıp Dubrovnik isimli harikulade şehrinde bitirdik ve Bosna-Hersek Mostar ve Saray-Bosna şehirlerini rotamız belirleyerek kısacık gezimi sonlandırdım.















Arabayla sahil kesiminden ağzımız açık geze geze geçerken bir anda karşımızda Boarding kontrolü çıktı. Kesin yolumuzu şaşırdık ve Bosna Hersek giriyoruz dedik. Harita elimizde bakarken dediğimiz gibi Bosna Hersek sınır kapısındaydık ama yolumuzu şaşırmamıştık. Yugoslavya bölünürken Bosna sahilde yer alan Neum şehrini kurtarmış. 20 dakika sonra tekrar Boarding bu sefer de Hırvatistan. Çok gezen mi bilir çok okuyan mı?















Gözlerimizin dolmasına neden olan Küçük Osmanlı Ülkesi Bosna-Hersek;

Friday, May 14, 2010

G.O.P. oldu Tosun Paşa


Bir ankaralı olarak gülerek, sevinerek ve gurur duyarak izledim. Çok eğlendim!!Senelerdir bildiğim Gazi Osman Paşa oldu Tosun Paşa;

http://vimeo.com/user3586515/videos

Küf Project kimdir nedir bilmiyorum ama bir gün tanışmak umuduyla...

Yeni çalışmalarınız heyecanla bekliyorum.

Başka Şehirlere Yol Alıyorum

Yarın uçağa biniyorum görmediğim diyarlara tarih kokan şehirlere yolculuk yapıyorum. Bavul hazırlıkları bu sefer içime sindi ama yanıma almak istediğim bir kaç arkadaşım daha var... İnsanın her istediği olsa nasıl olurdu acaba:S

Bir kaç yıl önce orta noktada buluştuğum canımıniçi arkadaşımdan bugün bana gelen mail ;


"BURCUMLAAAAA nice'te buluşmaca!! :)

hemen kısaca izlenimleri aktarıyım, sonraki mailda da fotoları yollicycam toptan.
şimdi cuma sabahı burcumla msjlaştık, hala daha nereye gidicegimiz belli degil. bu arada buluşmaya da perş akşamı nette karar vermiş bulunuyoruz hehe. neyse, cuma sabahı msjlaştık lyon a gitcez diye karar vermiştik perş akşamı. sora italyadan lyona direk tren yokmuş, burcu dedi ya paris ya nice. ben karar veremiyorum, 2 tel konuşması yaptık. dedik düşünelim 5 e kadar. ben bu arada bizim sınıftakilere söledim, onlar dedi orası çok uzak delimisin trenle gidilmez, atla uçaga git, zaten trenler de uçak kadar pahalı. neyse bu arada ben internette ucuz uçak arıyorum sınıftakilerin yardımıyla. ama tabi son dk oldugu için netten bilet alamıyorsun, buldukların da çok pahalı oluo vs vs. neyse en sonunda bi msjlaşma sonunda daha nice'te karar kıldık beraber. zira parisi daha önceden görmüştük, bari gitmediimiz bi yere gidelim bu kadar ugraşıyoruz dedik, bi de gece trenine binmesi gerekiyodu burcumun, o da anasının binbeşyüzüncü nikahı olunca, dedik artık nice olsun. ben ondan sonra atlayıp gittim istasyona bilet almaya. bi gittim, kadın beni azarlıyo, çok geç kalmışsınız, yarına yer bulamazsınız. hah bak işte yok! fln diye. haydeeee... buarada iremle de msjaşıyoruz, hehe zira kendisi de gaza gelmişti baştan ve hatta gelicekti de paris e gitmiş olsaydık:( ama nice 'e yer bulamadı o akıllım da benim gibi. inşallah bi daha ki atagımıza bekliyoruz ama!! ben neyse kadına yalvar yakar, dedim teyze etme eyleme kesin gitmem lazım:P
aynı bir türk gibi yalvara yalvara hallettim durumu hehe. ama tabi benim istedigim trenler olmadı, dolayısıyla burcumla konuştugumuzdan bile az görüşebilicek olduk. ben cts akşamı 7.30 orda olup pzt sabah da 10.30da ayrılmak durumunda kaldım. :((( yavrum beni saatlerce bekledi cts, o 4 gibi gelmişti, pzt de yagmur içinde bata çıka tam 2ye kadar beklemesi gerekiyodu da allahtan treni erken gelmiş binmiş 1.30 gibi:( neyse sonuçta cts akşam nice te buluştuk, gittik bi tane hostele yerleştik benim gelmeden önce netten buldugum ve gezmeye başladık. önce şöyle bi yürüdük,ki zaten sonra farkettik aslında bütün önemli mekanı yürümüşüz-yani eski nice denilen alanı. (hehe nice ilk gece bitmiş yani aslında :Pbiz de panik yapıyoduk nası hepsini gezicez diye 1,5 günde)akşam sahile yakın bi yerde reggea-ska konseri vardı, açıkhava oldugu için sesler dışarı kadar taşıyordu, biz de oturduk çimlere elimizde şarabımızla ve başladık dertleşmeye. hostelimize döndüümüzde 2 tane kolombiyalıyla karşılaştık, onlar bize gezilecek yerleri anlattılar ve mutlaka monacoya gidin dediler. 10 dk, 2.5 euro trenle dediler, çok küçük yarım günde gezersiniz dediler ve kalbimizi fethettiler. hehe. hemen sabah erken kalkıp gittik monacoya, bütün monacoyu yürüyerek gezdik, bolca foto çektik, sarayın önünde change of the guards seyrettik. change of the guards da çalan bando nun bizden daha yabancı olduguna tanık olduk, zira turistiz ama onlar hayatlarında ilk defa monacoya gelmişler, ve sarayda bandodalar. çözemedik bu durumu ama devam ettik gezimize. monaco grand prix si yüzünden her yerde arabalar vsler var, t..kerin bi dahaki araba yarışı burda olsun inşallah :) sonra hayatımızda görmedigimiz arabaları, yatları, yatların içinde helikopterleri gördük. james bond acaba hangi köşeden çıkıvericek diye merakla etrafı seyrettik:)
sonra bu kadar gaza gelmişken ve hatta nice'e gelmişken cannes'a gitmemek ayıp olur dedik ve kırmızı halıyı bizzat tescil ettik. yalnız gelirken 10 dk süren yolumuz, dönerken bindiimiz tren yüzünden 1.5saat sürdü :P olsun biz sandivçlerimizle mutlu mutlu oturduk trenimizde. cannes da da hic bise olmadıgını burdan hepinize bildirmek istiyorum, zira burcumla biz sıralamayı monaco-nice-cannes şeklinde yaptık. bizim bütün sahil kasabaları nice e ve cannes a basar bence, avrupada olmadıgı için bunnarın kıçları kalkmış afedersiniz:) neyse, ama monaco bi harika gerçekten ve görülmelik.. çünkü inanılmaz bi zenginlik var, her yer temiz, her yer inanılmaz bakımlı. ama nice'te cannes'da türkiye olmayan bişe yok bence. ve hatta cannes ı festival adam etmiş olabilir :P
neyse böylece yarım günde de cannes'ı bitirdikten, çok hafif bi yagmur yedikten sonra, döndük nice e. bu sefer oda da amerikalı bi adam vardı, john diye. adama 41 yaşındaymış sözde ama fotolardan görceksiniz 30 ancak gösteriyor. neyse onlar muhabbet ettik, prag da çalışıyomuş vs. sonra dedik hadi sen de gel biz çıkıyoruz dışarı. çıktık eski nice'i de görücez diye (farkında degilizki ilk gün biz oraları gezmişiz zaten :P) yürüdük yürüdük, john a da ahanda bu şurası bu burası diye gösterirkene etrafı bi yagmur bastırdı elimizde şarabımızla kalakaldık. girdik mcdonaldsa patates kızartması aldık oturduk yedik hapur hupur. sora da dayanamadık yagmura gittik uyuduk. sabah kalktık burcumla erkenden, güzel bi english-french kahvaltı yaptık. sora da inanılmaz bi yagmur bastırdı, benim şort sırılsıklam oldu gara gidene kadar. neyse yanımda bişeler vardı degiştricek ama asıl burcum ortada kala kaldı sweatshirtle bi de bizim şu taaa geçen seneki mfö konserinde dagıtılan yagmurlukla :) hehe hey gidi..
neyse bi telaş ben bindim trene çünkü 2 tren biraradaymış, yanlış vagona binersen başka bi yerde kalabiliyosun yani :P şu fransanın tgv denen trenlerinden 2 günde nefret ettim kısaca. burcum benden sonra işte 1.30a kadar daha mücadele etmiş yagmur çamurla, sonra da hasta olmuş galiba zaten :( henüz daha haber alamadım ama iyileşmiştir inşallah biraz daha:(
"

Friday, May 7, 2010

My EyeWear

Ben malıma sahip tutumlu bir insanım:P Gerçekten öyleyim, öyle olmak istiyorum. En küçük çöpü bile zar zor alırken aldığım şeylere sahip olmak zorundayım. Gel gör ki hayatım önemli bir parçası olan güneş gözlüğüne karşı duyarsızım. Galiba ben güneş gözlüklerini yiyorum. Bazı kadınlar için ayakkabı ve çanta olmazsa olmazları, hayatlarının bir parçaları, en büyük aksesuarları blablabla işte güneş gözlüğü benim için öyle.

RayBan favorim hem bütçeme göre hem tarzı bana uygun. Yeniden çıkardıkları modelleri almadan da duramıyorum. Zaten güneş gözlüğü takmazsam güneşe çıkamam. Doktorlar diyor sahte sakın alma sana olmaz eee... zaten gerçek alıyorum takıyorum ve sonra kayboluyorlar, hüngürrrrr....

Bu yeni kaybettiğim clubmaster gözlüğüm; gören duyan varsa bana ulaştırsın lütfennn.


Bu arada RayBan dedim ama bu sefer yeni favorim Tom Ford. Yeniden piyasaya çıkardıkları modelleri her zaman beğenmişimdir. Haftaya balkanlara gidiyorum oralardan ucuza düşürebilir miyim acep?

Hıdrellez 2010 ateşleri... Barış, bereket, sağlık, mutluluk dilekleri

Yıllar boyu bu inanışla birlikte Hıdrellez Kutlamaları evrensel bir hale gelmiş oldu.
Ben de 5mayısta Ahırkapı Hıdrellez şenliklerindeydim. Kalabalık olur, herkes gelir olmaz rahatsız ederler,çantaya dikkat etmek lazım dedim ve demekle kaldım. Ahırkapı’da tam bir şenlik vardı kimse kimseyi rahatsız etmedi zaten de etmezlermiş. Romanlar tek zararı kendilerineymiş.
Balık ekmeğimi yedim biramı içtim. Her sene aynı dileklerimi diledim, tek değişen okul notlarım iyi olsun karne ve A yazan çizim yoktu. Kağıdı karaladım çöp adamları çizdim bakalım anlaşılır çizebilmiş miyim:D

Tuesday, May 4, 2010

Turn Down an Invitation To Dinner

İnternette gördüm beğendim hatta bayıldım. Düğün davetiyesi olduğu için hemen yanlış anlamayın;) ama gerçekten güzel tasarlanmış bir davetiye. Güzel ve eğlenceli...hatta en güzel tarafı sadeliği. Görmemiş gösteriş meraklıları gibi çiçekli böcekli dantelli kocaman karton davetiyelere hiç ısınamadım ve ısınabileceğime de sanmıyorum.

O kocaman biçimsiz zımbırtılara harcayacağınız parayı bir yardım kuruluşuna verseniz dua kazanırsınız hatta çevre kirliliğine bile neden olmazsınız.