Thursday, December 16, 2010

IT IS A GOOD MORNING EXERCISE

"Eat breakfast like a king, lunch like a prince, and dinner like a pauper."
Adelle Davis

Güne kahvaltı ile başlamak. Uzun zamandır bir tost, bir simit ya da poğaça ile sıkıcı bir şekilde işe gelince atıştırıyordum. Gerçek bir kahvaltı yapmayalı uzun zaman olmuştu.
Bu sabah bu zinciri kırdım ve kendime peynir-zeytin-bal-ekmek ve yanında da güzel bir kahve hazırladım. Ne güzel oldu. Mutlu oldum. Ben küçük şeylerden mutlu olmaya devam ediyorum:) İyi ki böyleyim.
Bildiğim bir bilgiyi paylaşıyım uyandıktan sonra güne kahvaltı ile başlamak metabolizmayı hızlandırıyormuş. Kilo almak istemeyenlere bir öneri.
Hele Pazar günü yapılan uzuuuuuun kahvaltı keyfi...Pazar olmasına kaç gün kaldı?



Tuesday, December 14, 2010

NEVER SAY NEVER

Mükemmelliyetçi olmayacaksın...mükemmel olmaya çalışırken hayatı, insanları, zamanı kaybetmeyeceksin.

Kin tutmayacaksın...kin tutarken kendine zarar verirsin. Vermeyeceksin.sağlığını ve insanları hatta kin tutmak için uğraştığın zamanı kaybetmeyeceksin.

Büyük laf etmeyeceksin...büyük lokma yiyeceksin ama büyük laf etmeyeceksin. Gün gelir utana sıkıla yaparsın, belki gün gelecek seveceksin ettiğin büyük lafları. Sen yine de büyük laf etme. Komik olursun.

Affetmesini bileceksin. Affedebileceksin ki hayatı bir yerlerden tekrar yakalayabilesin. Gerektiği durumlarda seni aldatan sevgilini bile affedeceksin. Yalan söyleyen dostunu da affedeceksin. Affedeceksin ki gülümsemeni tekrar kazanacaksın. Hayatı affedeceksin.

Korkmasını bileceksin. Kaybedebileceğin şeylerin olacak ki onları kaybetmekten korkacaksın.

PAYLAŞMANIN EN ZEVKLİ YOLU




Starbucks eğitimi nasıl mı geçti? İşte böyle geçti; http://www.offnegiysem.com/starbucks-egitimi-nasil-mi-gecti/

Starbucks ekibinin güler yüzü, muhabbeti, paylaşımı, değişik kıtalardan ikram ettikleri güzel kahveleri, kekleri, bella la vistaları...Kupa hediyesi...Benim için çok güzel ve keyifliydi.

Resimler için teşekkür ederim. Başka süprizleri bekliyoruz. İyi ki soğuk havaya kanmadım ve sıcacık evimden kalkıp daha sıcak bir ortama katıldım.

Billur, seni tanıdığımada çok mutlu oldum.

Friday, December 10, 2010

A GREAT BELIEVER IN LUCK

Çok soğuk, yağmurlu, kapalı İstanbul havasında içimi ısıtan mis gibi Emine ablamın yaptığı ıhlamuru içiyorum. Ne kadar iyi geldi anlatamam.

Bu aralar şansızlık üzerimde gibi. 70 kişinin katıldığı 25 kişiye kahve eğitimi verilecek çekilişte bile çıkamadım. Hesabı sen yap artık. Bu şansızlığı üzerimden atmam lazım. Nasıl yapılır bilmiyorum ama güne gülümseyerek başlayabilirim.

Thursday, December 9, 2010

FORTFOLIO

Şafak ne güzel anlatmış;

Kötü hissettiren, hayallerinin yıkılması ve insan ister istemez (daha başındayız dese bile gece yattığında) hayal kuruyor...
En çok buna yanıyor olmak da çok acınası değil mi?
Tabii bir de ne olursa olsun istenmemenin bünyede yarattığı hafiflik...

ONDAN BUNDAN

Malafa











Yarım kalmış olan oyunu tamamını izlemiş bulunmaktayım. Önceden de bahsettiğim gibi “...Malafa, kuyumcuların yüzük düzeltme ve yüzük numarasını saptama aracı. Oyun zaten Türkiyenin en büyük kuyumcu dükkanında geçiyor. Satmanın ve satın almanın öyküsü. "Satmak için kendilerinden vazgeçenlerin, satın almak için kendilerini kaybedenlerin öyküsü." Daha fazla yorum yapmak için çok erken oyunun devamını bekliyorum...” Daha fazla yorum yapmaya gerek yok, mükemmeldi.


Sessiz Gemi
Son günlerde dilimde sürekli Yayha Kemal Beyatlı’nın bu dizeleri var;

Artik demir almak günü gelmisse zamandan
Mechule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Ruhsal halimden dolayı olabilir mi acep...







Uçak v.s Tren
Seviyorum uçak yolculuğunu ama hiç bir şeye değişmem tren yolculuğunu.

Bi kere tadı bir başka. (Evet, türkiyeden değil avrupadan bahsediyorum)
Buarada ilk defa istanbulda trene bindim tuzladan bostancıya... Özlemişim treni.



Kendi Everest’inize Tırmanın – Nasuh Mahruki
Kişisel gelişim kitaplarına hiç ısınamadım ama bu kitabı sevdim; hayatımızdaki seçimlerimiz, içimizdeki potansiyelimiz ve en doğrusunu bulma çabası.

Kitabın önsözünden, Doğan Cüceloğlu... “Nasuh Mahruki onlardan biri değil. ”Herkes Everest’e tırmanamayabilir ama herkesin tırmanabileceği bir Everest’i vardır. Asıl olan birimizin diğerinden daha iyi olması değil, her birimizin kendi içimizde taşıdığımız potansiyeli, kendimiz için en iyi ve en doğru olanı bulmasıdır. Kendi potansiyelinin doruğuna ulaşan insan, zaten yaşam içinde diğerlerinin arasındaki doğru yerini de bulmuş olur.” İşte bu gelişmiş insanın biz bilinci. O nedenle, kitap aslında bir ruhsal yolculuğu anlatıyor…

Monday, December 6, 2010

EVEN IN THE DARKNESS, EVERY COLOR CAN BE FOUND



Böyle bir yılbaşı geçirmek istiyorum rengarenk...Aslına bakarsan böyle bir yılbaşı değil de rengarenk bir yıl geçirmek istiyorum. Yılbaşı günü sakin güzel dinlenerek, sevdiğim bir iki insana sarılarak geçirebilirim, sorun yok. Hatta tercih bile edebilirim. Onları ne kadar çok sevdiğimi söyleyerek, güzel bir film izleyerek dışarıda bembeyaz bir manzara ile güzel olmaz mı? Ama yeni yıl boyunca rengarenk olmak istiyorum. Hatta “biz hep renga rengarenkdemek istiyorum.

Wednesday, December 1, 2010

ASIL ÖNEMLİ OLAN SANDALDA YANIMIZDA YER ALANLAR

Burcununsesini unutalı baya olmuş. Aklımda bir iki iş var ve onların olması için o kadar odaklanmışım ki gerçekten blog sayfamın olduğunu bile unutmuşum. Dün sevgili iş arkadaşımdan hatırlatma maili geldi ve aşağıda da bu notu bırakmış. Ne güzel yazmış... Acaba hiç blog girmesem ve düzenli olarak hatırlatma mailleri ile bu güzel yazıları paylaşsa...olur hem de çok güzel olur...




Akıntıya karşı kürek çekiyoruz. Şehir büyüdükçe nehir de büyüyor, akıntı hızı da artıyor, sandalın ağırlığı da. Yeterince güçlü değilsek kendimizi kandırıyoruz yol aldığımızı zannederek. Oysa ilerlemek yerine ağır ağır geri gidiyoruz. Hayat nehri altımızdan akıyor ve biz etrafı izliyoruz ancak suların durulduğu kısa anlarda. Bir an bile kürekleri bıraksak ardımızdaki şelalenin gürültüsünü duymak yetiyor kendimize gelmeye. Çünkü durmak demek suların dibini boylamak demek, hissediyoruz.


Nehrin kaynağı ise aslında yolumuzun sonu olsa da her şeyin başlangıcı. Ama suların dibinde de bu başlangıç yok mu zaten?


O zaman asıl önemli olan sandalda yanımızda yer alanlar olmalı sanırım. Ve onlarla beraber yaptıklarımız, gördüklerimiz, hissettiklerimiz...yaşadıklarımız. Gerisi önemsiz detaylar yalnızca...

Thursday, October 28, 2010

BAVULLARI HEP TOPLU DURMALI İNSANIN


Hayat ne tuhaf...bir saniyesi bir saniyesine tutmuyor.

Bir kaç saat içinde yollarda olacağım. Sabah uyandığımda yüzüm gülüyordu hayat ne güzel kuşlar, ağaçlar, yağmur, çamur...şu anda aklımdan tonlarca şeyler geçmeye başladı ve bütün güzellikler kaybolu verdi.

Bu üç buçuk günlük tatilde kafamı dinlemek, yapmam gerekenleri sıraya koymak ve en önemlisi de anneannemi çok sağlıklı ve mutlu görmek istiyorum.

Wednesday, October 27, 2010

HOW CAN I MAKE A DIFFERENCE?

Dün akşam kariyerim için büyük bir adım attım:P İş çıkışı ek işe gittim; evet, aynen öyle yaptım ekmek parası derdine düştük. Mühendislikten kazandığımız para yetmiyor akşamları da garsonluk yaparak geçinelim dedim.

Şaka bir yana Belçika konsolosluğunda dün akşam bir kaç en sevgili arkadaşlar ile birlikte gönüllü olarak garsonluk yaptık. InterNations için hazırlanan bir event de toplanan paraların TEGV gideceğini duyunca işin şekli değişti ve gönüllü oldum. İlgili event e buradan inceleyebilirsiniz.

Gönüllü olarak çalıştığımız için kimse bizden bir şey beklemiyordu. Biz kendimizi kaptırmıştık çalışmaya. Bol bol kaytarmacalar, kokteyl alanına kaynamacalar, insanlarla konuşmacalar, içmeler, gülmeceler...derken zaman bitti etrafı toparlama vakti geldi. Tonlarca ama tonlarca bardak bize kaldı ne yazık ki onları taşıma şansımız yoktu. Sponsor bardakları gönüllülere vermiş ama gönüllü olarak toplam yedi kişiydik. Herkes günün karı birer altılı bardak takımı aldı ve tshirt. Her şeyden önemlisi eğlencenin dışında hepimizin üzerinde bir huzur vardı. Gerçekten toplanan paralar TEGV gidecek duygusu. Birileri için bir şeyler yapmak duygusu güzelmiş. Bazı insanlar başkalarına yardım etmek için yaşıyor, bunun ne kadar huzur verici olduğunu anlıyorsunuz. Üç-beş saatlik servis işiyle bunu hissettiysem gerçekten Afrikalı aç bir çocuğun elini tutsam ya da okuyamayan bir kıza okuma yazma öğretsem kendim için de bir şeyler yapmış olacağım demek ki. Angelina Jolie aklıma geliyor...Kelimelerin şifasız kaldığı anlar;


Duygusallığın dışında geceden bahsetmek istediğim bir iki nokta var. Ben iş yerimden dolayı yarım saat rötarlı geceye katıldım. Her şeyi çok sevgili arkadaşlarım ve kardeşcağızım hazırlamıştı. Gelir gelmez elime bir tepsi verdiler. “Bunu bunu yapacaksın, rakibimiz bunlar, biraz güler yüzlü biraz agresif olacaksın, hedef kitlen bu.... en çok burada iş yaparsın” gibi cümleler yüzünden baya şoka girdim. Birincisi ben gönüllü değil miyim, ikincisi zaten verdiklerimiz bedava ister içerler ister içmezler niye bardakları zorla ellerine tutturuyor olacağım şeklinde bir şoktan sonra anladım ki bizimkiler kendi kendilerine hedef koymuşlar, şarap reyonunda duran kızların güzelliğine sinir olmuşlar:)

Friday, October 22, 2010

MALAFA

İki gün önce Dot tiyatrasonun sahneye koyduğu Hakan Günday’ın kült kitaplarından “Malafa” oyununa gittim. Mükemmel gidiyordu taki oyunun yarısında elektrikler gidene kadar. Önce oyunun bir parçası sandım. On-onbeş dakika elektirklerin gelmesini bekledik ama ne gelen var ne giden. Bu kadar güzel giden bir oyunun yarıda kesilmesine sinir oldum ama tekrar oyununu izleyeceğim için hoşuma da gitti.

Malafa, kuyumcuların yüzük düzeltme ve yüzük numarasını saptama aracı. Oyun zaten Türkiyenin en büyük kuyumcu dükkanında geçiyor. Satmanın ve satın almanın öyküsü. "Satmak için kendilerinden vazgeçenlerin, satın almak için kendilerini kaybedenlerin öyküsü." Daha fazla yorum yapmak için çok erken oyunun devamını bekliyorum.

BLACK SWAN (2010)

Bizim memelekete ne zaman gelir kim bilir. Bekle bekle nereye kadar, bu kadar mükemmel kadro (Natalie Portman, Vincent Cassel) ve yönetmeni (Darren Aronofsky)beklemek ne kadar doğru. Bulmam lazım en sevgili kardeşimle izlemem lazım. Sonra tekrar izlemem lazım ve tekrar. Bir süre sonra zaten bağımlılık yapıyormuş. Filmi nasıl bulacağım o ayrı=( Venedik film festivalinde gösterildi. Ben italya’da olsaydım bu filmi izlemiştim. Gerçi ben Natalie Portman olsaydım....if i were a ...

BEHIND THE SCENE

Harekete geçmenin zamanı geldi de geçiyor... Secret felsefesi gereği wish list oluşturdum. Bakalım kendime çekebilecek miyim ehuehue=) İsteyerek olsaydı şu zamana kadar neler olmuştu ahhhhh ah.... Ya tutarsa mantığıyla ben yapmam gerekenleri yaptım.

Wednesday, October 20, 2010

ESTABLISH YOUR PRIORITIES AND GO TO WORK


Bankacı ve iyi bir ekonomist olduğunu düşündüğüm en sevdiğim kardeşimden yatırımla ilgili bazı tüyolar almaya çalışıyorum. Söyledikleriyle ilgili aklımda kalan en önemli şey bütün yumurtaları aynı sepete koymamak. Türkiye’de yaşadığımızı her an her şey olabileceğini vurguluyor.

Hayatta da öyle değil midir? Bir şeye odaklanmak, bütün ilgilini, zamanını ve bilgini sadece bir konuda harcamak sakat ve tehlikeli değil midir? Herkesin öncelikleri vardır ama hepsini dengeli şekilde dağıtmak daha faydalı ve etkili olabilir. (ya da ...etkili olmaz mı?) Aşk, iş, aile, sağlık...

Akşam tiyatroya gidiyor olacağım. Sezonu açtık:)

Herkese mutlu ve eğlenceli günler...

COMING SOON....



Tuesday, October 19, 2010

INTERCONTINENTAL

Çok sevgili arkadaşımla dedikodu yapa yapa 15 km yürüdük, öyle ya da böyle “I did it:)” 32. Kıtalararası Avrasya maratonunu start ve finish gördüm ve madalyamı gururla hak ettim.


Önemli olan kazanmak değil, kendimize koyduğumuz hedefi ve engelleri aşmaktır. Bu fotoğraflardan ders çıkartmıyorsak oyun başlamadan kaybetmiş sayılırız.

Saturday, October 16, 2010

KÜSTÜM OYNAMIYORUM

Kafamda tonlarca şey var ve aklımda olan cümlelerden bir tanesi: bir şeyi başaracağımı düşünüyor olsam da, başaramayacağımı düşünüyor olsam da haklıyım...

Güzel bir haftasonu geçir:)

Yarın Avrasya maratonuna katılıyor olacağım.

Wednesday, September 29, 2010

CARRI-ERA

Kariyer planlaması ne kadar önemlidir? Nasıl yapılır? Doğru adımları atmak önemlidir ama şans faktörü de var mıdır? Network oluşturmak yeter midir? Bla bla blaa... tonlarca aklımda soru işaretleri mevcut. Bunlar hakkında bilgi sahibi olmak için kitap alıp okumam yeterli mi? Hangi tür kitap almam gerekiyor. Biyografi tarzında kitaplar okumayı severim, başarılı bir adamın kariyer hikayesini ve öğütlerini okusam olmaz mı? kimi okumam lazım?

Biraz önce bir arkadaşım bugün itibariyle istifasını verdi ve bir haftalık güzel bir tatilden sonra yeni işine başlayacak. Doğru zamanda doğru adımlar atmasını bildi. Kendi fırsatını kendisi yarattı. Öncelikle hayırlı uğurlu olsun diliyorum burada sevgili balkabağıma.

Kardeşim daha yeni bu hafta üçüncü işine girmiş bulunuyor. Zaten yerinde çok durabilen bir insan değildir ama hedeflerini de baştan belirler. Allah bir çene vermiş en sevgili kardeşime gerisini... Mülakatlarda eminim iş veren yeter alınsın artık diyordur. İkinci senesi ve üçüncü işi ama hedefleri doğrultusunda hareket ediyor. Ona da buradan çok başarılar dilemek istiyorum. Ben ona inanıyorum.

Diğer çok çalışkan sevgili arkadaşım uluslar arası platformlarda kendisini kanıtlamış bulunmakta ve şuanda eminim sevgili eşiyle birlikte bir kaç ay sonra hayatlarına yön verecek adımlar atmak için evde bilgisayarını açıyordur.

Ben.... pufffffff

I don't believe that the public knows what it wants; this is the conclusion that I have drawn from my career.” Charlie Chaplin

Hıııhhh.... HOMEMADE IS BEST, IKEA

IKEA yapacağını yaptı ve bu geometrik fotoğraflara sahip Homemade is Best adlı yemek kitabını yayınladı. Yemek kitabına ihtiyacım yok aslında. İnternetten ulaşamadığım, bulamadığım tarif yok ama yine de kütüphanem “böyle bir kitaba ihtiyacım var” der gibi.










Tuesday, September 28, 2010

O ANO EM QUE MEUS PAIS SAÍRAM DE FÉRIAS (THE YEAR MY PARENTS WENT ON VACATION)


Bu filmi göz atmanız için iki tane site öneriyorum;

* Öncelikle sevgili amonka sayesinde bu filmi duydum, okudum, etkilendim, buldum ve izledim. Dün bu film sayesinde güzel ve kaliteli bir zaman geçirdim.

1970’ler Brezilya... Askeri yönetim. Yahudi mahallesi. Kahramanımız futbol tutkunu 10 yaşındaki Mauro. Siyasi nedenlerle kaçmak zorunda kalan ailesi.

Dünya kupası... Güzel bir yardımlaşma ve dostluk hikayesi. Komşuluk ilişkileri.

* Zaten IMDB kontrol ediyor olacaksınız. Alınan ödüllere bakmak bile zaman alır.



Monday, September 27, 2010

JAVIER BARDEM

Zaten bir filmi izlemem için Javier Bardem'in içinde bulunması yeter....