Monday, September 6, 2010

BOZCAADA GÜNLERİ

30 ağustos ile birlikte sahip olduğumuz üç günlük boşluk sayesinde kendimizi yollara attık. Çok beğendiğim ve huzur verici olarak kabul ettiğim sayılı sevdiğim yerlerden biridir Bozcaada. Tanrı, insanlar uzun ömürlü olsun diye Bozcaada’yı yaratmış cümlesini kesinlikle hakkediyor.

Sabahtan Bozcaada’ya vardık. Gün kaybetmiyor olmamız çok önemli; malum özel sektör bilen bilir. Yorucu bir yolculuktu ama hepimiz sabah kahvaltısı ile birlikte yorgunluğumuzu unuttuk. Unutmakla kalmadık yerimizde duramıyorduk. İki gecelik kiraladığımız eve yerleştikten sonra Ayazma koyuna geçtik. İlk deniz keyfimiz bu koydan oldu. Benim hiç hoşlanmadığım bir kalabalık vardı ama çok mutluydum. Adanın en popüler koyu olmasından dolayı en kalabalık koyuydu. Buz gibi turkuaz renkli denizine sahipti. Plaja ıvır zıvır yiyecekler taşımanıza gerek yok çünkü yol üzerinde salaş yemek yerleri bulunuyor.
Bu arada hayran kaldığım Ayazma’da çekilmiş bu mükemmel fotoğrafı buldum;
Yedimizin de ortak noktası yemek ve içmekti. Sabah kahvaltısı ile birlikte öğlen akşam yemek programımızı ayarlıyorduk. 30 ağustos tatilinden dolayı çok kalabalıktı ve rezervasyonsuz yer bulmak mümkün değildi.

Fotoğrafları buraya post etmem lazım, çoook güzeller!!

Ertesi gün benim en beğendiğim favori koy Akvaryum Plajına gittik. Ada kalabalıktı yapılacak pek bir şey yoktu ama yine de daha huzur verici ve sakindi. Snorkel gelmenizde fayda var. Denizaltı çeşitliliğini görmeniz açısından önemli. Burada her hangi bir tesis mevcut değil, el değmemiş bir koy. Su gibi bazı ihtiyaçlarınızı yanınıza alın.

Dolmuşların ayarladığı kaptanların yolculuk sırasında adayı anlattıklar ada turu niyetinde gün batımını izlemeye gittik. Muhteşemdi! Anneannenemin yaptığı gibi güneşin denizle buluştuğu an yedi tane taş aldım. Denize yedi taşı atarak yedi dilekte bulundum.

Başka koylara da gittik güzel yemekler de yedik. Yavaş yavaş anlatırım. Son gün yapacağımızı yaptık ve eğitimi sığdırdık Bozcaada tatiline. Şarap eğitimi. Eşi sayesinde Bozcaada da bağlara sahip olmuş çok şeker bir bayan vardı. İşi gücü bırakmış, İngiltere de şarap eğitim sertifikalarını alarak kendileri için kendi şaraplarını yapmaya başlamışlar. Aynen suratına demek istedim ki; “hayat sana güzel cicim...." Dönüş yolculuğumuz da kadının ne dedikodusunu yaptık offf...
Küçük not: dönüşte molamız Tekirdağ'da oldu. Benim yaptığım gibi karışık köftelere bulaşmayın direk deneyecekseniz Tekirdağ Köftesi deneyin.

No comments:

Post a Comment