Friday, January 6, 2012

INCALCULABILITY

Deney yapmışlar ve görmüşler ki aslında başımıza ne geleceğini bilmediğimizde ya da emin olamadığımızda huzursuz oluyoruz. Kötü bir şey geleceğine emin olursak huzursuzluğumuz ortadan kalkıyor. Derhal yeni duruma alışıyoruz. Standardımızı düşürüyoruz, yeni koşullara adapte oluyoruz. Bir grup insana bir hastalığa karşı genetik yatkınlık testi yapmışlar, test sonucu kötü çıkanlar, sonucunu öğrenemeyenlerden daha mutlu çıkmış. ÖSSde kazanamadığını öğrenmek, acaba kazandım mı / kazanamadım mı sorgulamasından daha mutluluk verici anlaşılan.

Beynimiz öyle bir yapı ki her durumda mutlu olmanın bir yolunu buluyor. Konferanstaki örnekler daha da ilginç. Bir adam düşünün, piyangoda büyük ikramiye kazanmış. Bir başkası felç olmuş. Bir yıl sonra mutluluk değerleri eşit çıkıyor. Alışıyorlar. Ama kendini kandırma gibi değil, gerçekten mutlu olmuşlar.

Başka bir deneyde senden iki tablodan birini seçmen ve eve götürmen bekleniyor. 15 gün sonra geri getiriyorsun ve ortaya çıkıyor ki sahip olduğunu daha çok, sahip olmadığını daha az sevmeye başlamışsın. Bunun hafıza sorunu olan hastalarla tekrarlamışlar (sahip olduğunun hangisi olduğunu bilmeyen, hatırlamayan) sonuç aynı çıkmış. Beyin seçtiğini daha çok seviyor. Şu durumda sevdiğini elde edemezsen, elde ettiğini sev meğer ne akıllıca bir tavsiyeymiş diyebiliriz...

Daha ilginci, yine öğrencilerle bir deney daha yapmışlar. Onlardan iki fotoğraftan birini seçmelerini istemişler. Birinci gruba, istediğiniz an fikrinizi değiştirebilirsiniz demişler. Diğer gruba karar verin, öteki resmi uzaklara yollayacağız demişler. Bir süre sonra, birinci grubun huzursuzlandığı, akıllarının diğer resimde kaldığı, buna rağmen ikinci grubun ellerindeki resmi çok daha fazla sevdiği ortaya çıkmış.

Yani sonuç... Fazla seçenek mutsuz eder. Özgür irade, karar değiştirebilme yetisi, fazla olasılık bizi mutsuz eden şeyler. Koyunlardan öğreneceklerimiz var. Hep o mutlu bakışın sırrını merak etmiştim:)

İnsanın hayatında çooook büyük olduğunu sandığı ama aslında oldukça önemsiz kararlar var. Üniversite seçmek mesela. Ben düşünüp durmuştum, o mu, bu mu, hangi il, hangisi? Annem sürekli, düşünme, ne seçersen seç onu seveceksin nasılsa demişti. Çok saçma gelirdi, tuhaf gelirdi. Gözüken o ki beynimizin çalışma prensibini, mutluluğun anahtarını bulmuş çoktan. Deneysiz meneysiz hem de.

Gerçekten de diyelim fizik istiyorsunuz, kimya kazandınız. Zamanla kimya aslında çok daha iyiye ikna olacaksınız. Hem de ulaşamadığı ciğer sendromu değilmiş bu.

Yani seçenekler arasında öyle ahım şahım fark yok. Bunu öğreneli beri sevgiliyi çıldırtıyorum. Öğlen yemeğe gidelim, nereye gidelim diyor, ben farketmez, nasılsa hepsinde mutlu olacağız diyorum:) Rastgele seçiyoruz.

Tabi amaç mutluluk mu? Bence değil. Hayatın amacı mutlu olmak ve mümkün olan en fazla hazzı elde etmek değildir. Bu ayrı bir konu.

Ama mutsuzsanız yapılacak ilk adım, hayattaki belirsiz noktaları iyi-kötü bir sonuca bağlamak. Belli olsun ve onunla yaşamaya alışın. Hayat kısa.




AN AGENDA OF DOMINANCE

Hala iş yerinde 2012 ajandası dağıtılmadı, inanamıyorummmm… ;) Ajandam olmayınca çalışasım da gelmiyor, her şeyi not almam, to-do list oluşturmam gerekir ama bir ajandam olmadığı için hiç bi şey yapasım gelmiyor. Acaba bu hissimin bugünün Cuma olmasından kaynaklanıyor olabilir mi?

Güzel, eğlenceli, mutlu ve huzurlu bir haftasonu geçirmek dileğiyle...

OFF-BALANCE

Hayatta bazı kararlar almak beni çok rahatlatıyor. Sevmiyorum öyle arafta kalmayı. Mutlaka acil bir şekilde öyle ya da böyle karar vermem lazım. Bekleyemiyorum, sabırsızım bir nevi. Aynı zamanda bi insan ne kadar kararsızsa ben de o kadar kararsızım. Daha fazlası olamaz. Terazi burcu işte, ortamda dengeyi sağlayıp kendi içinde kararsızlıklar silsilesi… zaten dalga geçerim yürürken “adımımı atsaaaammm mııı atmasam mııııı….” Yine de kendimi bu aralar geliştirdim:) Kararlarımı hızlı bir şekilde alıyorum ve böyle daha mutlu ve huzurluyum.  


Wednesday, January 4, 2012

CHEERS TO A NEW YEAR

Vakit geldi artık… Yeni yıla girdik ve hatta 4 gün geçti üzerinden. Yeni dilekler, hedefler ve umutlar var herkesin. Olmazsa olmaz. Bence insanı mutlu eden bu hedefler. Dileklerim kimseninkisinden farklı değil, bildiğimiz dilekler. Onun mutlu olması, bunun mutlu olması, şunun mutlu olması…blabla  bla

Yeni yıla güzel başladımJ Bol bol tatil yapmak, sürekli bir yerlere gitmek istiyorum. Görmediğim yerleri görmek istiyorum, farklı faklı bol bol ülkelere ayak basmak, oralarda gezinmek sokaklarında kaybolmak istiyorum. Biliyorum bunları yapmam çok zor değil. Sadece biraz daha fazla para kazanmam lazım. O yüzden işimde de çok başarılı olmak istiyorum, bol paralar kazanıp çok güzel yerlerde çok güzel yemekler istiyorum. Hiç hayatımda hırslı bir insan olmadım ama bu en önemli dileğimi amacımı yerine getirebilmek için işimde gücümde başarılı olmam lazımJ Hahaha çok güldüm kendime..

Güne güzel başlamanın bir püf noktası, mis gibi yeni demlenmiş çay. Bardağımı bana starbucks kahve eğitimine gittiğim zaman hediye etmişlerdi. Yılbaşı kapsamında bu bardaklar bol bol satılmıştır.


Yeni yılda kendime aldığım hediyeler. Ben bu kadar küçük şeylerle nasıl bu kadar mutlu olabiliyorum?

Cambridge Satchel Bag, hem de en yeşilindenJ




Toms, çooook güzeller...




Bayılıyorummm....